Kulağınızda-Chopin-Spring-Waltz…
Bir bayram arifesi gecesinde,
kulağınızda Chopin Spring Waltz çalarken,
gözlerinizi kapatıp sabaha kadar dinlediniz
mi hiç?
Denemediyseniz mutlaka yapın derim ben
size…
Hatta şimdi hemen bu yazıyı okurken aşağıdaki
linke tıklayıp yapmalısınız…
Ruhunuzda kasırgalar koparır o tını…
Dalgaların üzerinde boğulmadan raks
eder bulursunuz bir anda kendinizi…
Gözünüzün önünden tüm hayatınız geçer
bir bir…
Hayat içindeki o gizemli yolculuğunuz…
Hem de ta en baştan…
Ne kadar çok yol aldığınızı görünce
irkilirsiniz…
Hangi ara buraya geldiğinize
şaşırırsınız…
Her şey dün gibidir çünkü…
Gençliğinize dönmeyi hiç istemezsiniz
mesela…
Zira çok yol alınmıştır…
Kaybedilen şeyler de olmuştur bu
yolculukta belki ama,
daha fazla şey de kazanılmıştır…
Kırışıklıklarınız olmuştur mesela
yüzünüzde…
Ellerinizde, ayaklarınızda veya başka
bir yerinizde,
yaralarınız olmuştur izi kalan…
Her birinin dayandığı hatıralarla…
Anılar olmuştur değeri hiçbir şeyle
ölçülemeyen…
Paylaşımlar vardır belki bir daha
yaşanamayacak…
Hele ki sararmış fotoğraf kareleri ile
yakalanan anlar…
Aşklar…
Aşklarınız olmuştur…
Önce sevgiliniz…
Sonra eşiniz belki…
Ölmeyi bile düşündüğünüz uğruna…
Sonra çocuğunuz olmuştur…
İlk adımını attığı zamanı hatırladınız
mı peki?
Yürüteç alırkenki heyecanınızı?
İlk anne, baba dediği zamanı?
Peki ilk kaşık çatalını kendi tuttuğu
anı?
Onunla ilk uçurtma uçurduğunuz anın
heyecanını?
Hanginizdi çocuk olan o anda?
Ya ilk ‘’ ben nasıl dünyaya geldim’’
sorusundaki afallamanızı,
hatırladınız mı?
Ona ilk bisiklet aldığınızdaki
heyecanınızı?
Pedalı düşmeden çevirmeye çalışırken,
yoldaki zik zak çizişlerini?
Okula başladığı ilk günü?
Onu nasıl bir heyecanla okula
hazırladığınızı?
‘’Sınıftan çıkarsa beni burada
görmeli’’ düşüncesiyle,
nasıl tam gün okul bahçesinde
beklediğinizi?
Ergenlik yolunda arkadaşları ile
yalnız dışarı çıkmak istediğinde,
gizli gizli arkasından takiplerinizi?
Bir anda büyüyüverip,
ergen olduğunda,
onun ilk kız ya da erkek arkadaş
edinmesinin,
sizdeki heyecanını hatırladınız mı?
İlk aşk acısı çektiğindeki çaresizliğinizi
peki?
Onun için bu konuda hiç bir şey
yapamamanın vermiş olduğu,
çaresizliğinizi hatırladınız mı?
Peki arkadaşları ile ilk tatile
gittiği zamandaki acabalarınızı?
Onu aramak için elinizi telefona
uzatıp uzatıp çektiğiniz anı?
Tüm gün arasın diye telefonunuza
baktığınızı?
Onun sizin için ne kadar önemli
olduğunu hatırladınız mı?
Onu zaman zaman istemeden de olsa,
kaybetme korkusuyla,
bu yüzden sırf bu yüzden,
kırmak durumunda kaldığınızı?
Sonra bunun sizi ne kadar üzdüğünü?
Haklı olduğunuz halde,
bunu telafi etmeye çalışmalarınızı?
Hatırladınız mı ne çok nedenimiz var,
tatil yerine,
kucak dolusu çiçeklerle,
birilerinin kapısında veya
kabirlerinde kul köle olmaya?
Yarın bayram hatırladınız mı?
Ayşe Nurhan Karahan