Ben hala şiir okumaya, dinlemeye devam ediyorum...
Bir düşünür,

demiş…
İlk bakışta,
böyle hisseden insanlara bir yergi gibi görünebilir bu cümle…
Ama hayattaki
en büyük tehlike nedir bilir misiniz?
Hayattaki en
büyük tehlike,
Sürekli aynı
sularda,
yani
bildiğimiz sularda yüzmektir aslında…
O sular kör
kalmanıza neden olur…
O sular
korkak bireyler oluşturur…
O sular sizi
köleleştirir…
Tüm bunlar
için hangi ara kabul verdiğinizi anlayamazsınız bile…
Halbuki
hayat kano gibi…
İstesek de
baş aşağı duramıyoruz…
Suyun gücü
ve kaldırma kuvveti bir şekilde sizi yukarıya taşıyor her zaman…
Aynı sularda
seyir halinin bir başka tehlikesi de,
kendimizi ve
yapabileceklerimizi hafife almamız…
Küçük
adımlarla uzağa bakabildiğimiz andan itibaren,
görüyoruz ki,
cesaret
denen şey,
büyüsünü de içinde
saklıyor aslında…
teslim
olmuyorsunuz mesela…
Bu sizi daha
da güçlü kılıyor…
Adımlar
küçük olsa dahi,
yol kazaları
her zaman olası…
Seçenekleri
görebilmek şart galiba…
Hisleri
takip edip,
hayatın
içine dalabilmek…
Ben de
önemliyim diyebilmek…
Hatta senden
önce,
ben
önemliyim diyebilmek…
İnsan olarak
bizleri diğer canlılardan ayıran özelliklerimiz var…
Duygularımız
var örneğin…
Onur
diyoruz…
Gurur
diyoruz…
Şeref
diyoruz…
Prensip
meselesi diyoruz…
Karakterim
diyoruz…
İnsan
hayatında kalın çizgiler oluşturan bu kavramlar,
sonuna ‘’siz
‘’ eki getirilerek ,
sözlüğümüzde
ağır tahrip yaratan tanımlamalar olarak yerini almış…
Onur/suz ,
gurur/suz, ,şeref/siz, karakter/siz gibi ağır tahrik içeren kelimeler haline
dönüşmüş…
O kadar
önemli ki, örneğin tek kelime ‘’şerefsiz’’ içinde her şeyi barındırıyor…
Hemen
sözlüğe bakıyoruz,
Şeref,
‘’insan olma
erdemlerinin tümüne sahip olmak’’
Şerefsiz kelimesinin
anlamını varın siz düşünün artık…
Ağlayabilen tek
canlı türüyüz bildiğim kadarıyla…
Ve o anın duygusal
olarak kontrolü,
imkansız
gibi bir şey ...
O duygu
fırtınası yaşanırken,
binlerce
düşünce beyninizden bir anda geçiveriyor…
Ağlamasına
neden olmadığınız birini dahi ağlarken gördüğünüzde,
ağlamaklı
oluyorsunuz…
‘’
Sürekli yeni bir şeylere ihtiyaç duyan kişi,
açlığın içindedir, eksiktir ve tamamlanmak istemektedir’’
Üzerinde çok
düşünülmesi gereken bir cümle bana göre…
Değişim
sonucu gelişiyoruz biz insanlar…
Gelişmeyen
toplumlar ,
değişimi ret
eden geri kalmış toplumlar olarak karşımızdalar…
Bu kadar
karmaşık duygularla bezenmiş olan,
insan
dediğimiz mekanizmayı,
bazı
kalıplara oturtma isteği,
doğamıza haksızlık
gibi geliyor…
Yaşarken
fark etmiyoruz ama,
hayatın tüm
olasılıklarını içimizde taşıyoruz aslında…
Bu
olasılıkların gerçekleşmesi nedeniyle,
‘’Büyük
konuşma, Allah başına verir’’ gibi cümleler türemiş dilimize yerleşen…
İyi bir düşündüğünüzde,
asında bu
cümlenin hayatın kalıbı falan yok demek olduğunu hemen görebiliyorsunuz...
Lakin,
doğduğumuz
andan itibaren bize öğretilen, dayatılan bir çok şey var…
Saymakla
bitmeyen kurallar safsatası…
Kim bilir kimin,
kimlerin doğrularıdır topluma mal olmuş bu sözde doğrular?
Her türlü
ilişkimize yön veren, koşulsuz kabul ettiğimiz ,
bir dünya anlamsız
davranış şekli…
Bir dünya da
günah keçisi…
‘’
Sürekli yeni bir şeylere ihtiyaç duyan kişi,
açlığın içindedir, eksiktir ve tamamlanmak istemektedir’’
Günlerdir beni
düşündüren bu cümle,
beni, aslında
olması gereken şey bu noktasına getirdi sonunda…
her şeye
rağmen;
bazen de
yapılması gereken tek şey,
duygularımıza
sahip çıkıp,
olduğumuz
yerde durabilmek galiba…
Mesela ben,
hala şiir
okumaya ve dinlemeye devam ediyorum…
Hala
duygularımla yaşıyorum hayatımı…
Ama hak eden
günah keçilerim de var tabii...
Ayşe Nurhan
Karahan